52. İstanbul Müzik Festivali başladı

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 52. İstanbul Müzik Festivali, Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Türk Telekom Opera Salonu’nda gerçekleştirilen açılış konseriyle başladı. Konserde dünyaca ünlü şef Cem Mansur yönetimindeki İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’na, ülkemizin en genç yeteneklerinden, 15 yaşındaki piyanist İlyun Bürkev eşlik etti.

Konserden önce ödül ve plaket töreni yapılırken, 52. İstanbul Müzik Festivali Onur Ödülü İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı tarafından Cem Mansur’a takdim edildi.


Cem Mansur (Fotoğraf: Salih Üstündağ)

Giuseppe Verdi’nin Otello operasının 3. Perdesi için bestelediği, sonrasında operadan çıkarsa da sahnelerin en sevilen eserlerinden biri hâline gelen Danslar’ı ile başlayan konser, İlyun Bürkev’in seslendirdiği Edvard Grieg‘in Piyano Konçertosu ile devam etti.

Edvard Grieg Piyano Konçertosu La minör, op. 16

1900’lü yıllarda çok rağbet gören La Minör Piyano Konçertosu bugün de Grieg’in en önemli senfonik eseri sayılmaktadır. Daha başlangıçta Schumann ile güçlü bir benzerlik yansıtan konçerto, sonraki bölümlerde bu özelliğini yitirir ve etkili, melankolik halk ezgileriyle seçkinleşir. Ünlü piyanist ve şef Hans von Bülow’un Kuzeyin Frédéric Chopin’i olarak tanımladığı Grieg, orkestrayı da Chopin’den daha iyi ve etkili kullanmış, renkli orkestrasyon yanında solo piyanoyu parlak şekilde değerlendirmiştir.

Konçerto Almanya’daki 1872 Leipzig yorumunda eleştirmenlerce soğuk karşılanmış; İngiltere’de 18 Nisan 1874 Crystal Palace’da –Grieg’in Leipzig’den sınıf arkadaşı– Edward Dannreuther’in yorumu ise eleştirmenleri ikiye bölmüştü. Grieg eserini basacak yayınevi bulamamış, sürekli düzeltmelerle uğraşmıştı. On yıl sonra ikinci basımda da bir sürü değişiklik yapmış, ölümünden altı hafta önce esere iki korno daha eklemişti. 1917’deki Peters’in üçüncü basımında hepsi yer aldı. Grieg’in tüm yayın hakkını elinde bulunduran Peters’in Musevi asıllı sahibi, 1930’larda Nazi tehdidine karşı 300 sayfalık el yazmasıyla –29 beste ile– Londra’ya kaçtı. Ölümünden sonra ise New York’ta oturan yengesi bunları 1985’te 614.000 dolara Norveç hükümetine sattı ve notalar ile mektuplar Bergen Grieg Arşivi’ne gönderildi.[1]

TIKLAYIN | İKSV Müzik Festivali Direktörü Efruz Çakırkaya ile köklerimizi hatırlatan festival üstüne: Yeni yüzyıla başlarken hatırlamamız gereken şey bu toprakların zenginliği

Türk piyanist Gülsin Onay’ın “veliahtım” dediği genç yıldız: İlyun Bürkev

İlk uluslararası başarısını 2018’de henüz 10 yaşındayken kazanan, ülkemizin en genç yeteneklerinden Bürkev, geçtiğimiz sezonu Bonn Klasik Filarmoni eşliğinde Berlin Konzerthaus’tan başlayan 11 konserlik Almanya turnesiyle açtı. Salzburg Mozarteum Üniversitesi’nde eğitimine devam eden 15 yaşındaki piyanist, hem yurtiçinde hem yurtdışında şimdiden adından çok söz ettiriyor.

Devlet Sanatçısı unvanı sahibi ve uluslararası alanda istisnai bir Chopin icracısı kabul edilen piyanist Gülsin Onay’ın “veliahtım” dediği genç yıldız Bürkev, festivalin açılış konserinde piyano repertuvarının başyapıtlarından, Grieg’in tutkulu ve oyuncu Piyano Konçertosu’nu seslendirdi.

Bürkev’den sonra Mansur yönetimindeki İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası son olarak, Romantik Dönem’in en büyük bestecilerinden kabul edilen Pyotr Ilyich Tchaikovsky‘nin Romeo ve Juliet Fantezi Uvertürü ile klasik müzikseverleri büyüledi.


İlyun Bürkev (Fotoğraf: Handan Ustaer Bulam)

Pyotr Ilyich Tchaikovsky Romeo ve Juliet Fantezi Uvertürü, TH 42

Çaykovski, ilk önemli senfonik eseri olan Fantezi Uvertürü, Rus Beşleri adlı grubun lideri olan Balakirev’in öğüdü ve öngördüğü plan üzerine, 1869’da yazdı. Belçikalı soprano Desirée Arot ile sonu düş kırıklığıyla biten aşkın umutsuzluğuyla 29 yaşındaki Çaykovski, konuyu Shakespeare’in aynı isimli trajedisinden alarak, büyük bir duygusallıkla bestelemiş, ancak 16 Mart 1870’te Moskova’daki ilk seslendirilişi müzikseverlerce iyi karşılanmamıştı. İkinci versiyon 1871’de önce Berlin’de yayımlandı ve ertesi yıl 17 Şubat 1782’de St. Petersburg’da ilk kez seslendirildi ancak pek ilgi görmedi. Bunun üzerine eseriyle 10 yıl daha uğraşan besteci, 10 Eylül 1880’de ona bugün çalınan şeklini vermiş, ancak Opus numarasını belirlememiştir. Bu arada kendi de Shakespeare’in Kral Lear’i için sahne müziği bestelemiş olan Balakirev’in öğütlerine –mektuplarında belirttiği gibi– tam uymamış, eserde kendi istediği düzeltmeleri yapmıştı. Bu üçüncü versiyon ilk kez 1 Mayıs 1886’da Tiflis’te çalındı.

Önceleri Viyana’da Hans Richter, Paris’te Jules Pasdeloup gibi ünlü şeflerin önayak oldukları konserlerde başarı kazanamayan, fakat zamanla sevilen eserde, 1840’larda temeli Liszt tarafından atılan senfonik şiir geleneğine uyulmuş; ancak trajedi bütünüyle alınmayıp önemli karakterler sembolize edilmiştir.

Fantezi Uvertür’ün pek ağır olmayan, orta hızdaki (Andante non tanto quasi) törensel girişi Rahip Lorenzo’yu simgeleyen ciddi temayla başlar. Bunu izleyen canlı bölme şen ve ılımlı (Allegro giusto) tempoda iki düşman aile Montegü ile Kapulet’lerin düellosunu anlatır. Sert akorlar düelloyu, zillerle elde edilen ani vuruşlar kılıçların çarpışmasını gergin bir havada yansıtır. Daha sonra iki sevgilinin, Romeo ve Jülyet’in aşk teması korno ve fagotların eşliğinde, özellikle İngiliz kornosunun ve sürdinli viyolaların duyurduğu zarif ve ateşli ezgiyle orkestrada duygulu bir şarkıya dönüşür. Ancak fagot, gelecekteki felaketi haber verir gibidir. Rahip Lorenzo’nun teması ve düşman ailelerin kindar çarpışması tekrar belirir. İki sevgilinin trajedisi ağır ve hüzünlü bir havayla (Moderato assai) duyulurken, Çaykovski’nin burada dinleyiciyi daha da çok etkileyebilmek için kullandığı, kaderin darbelerini anımsatan güçlü timpani vuruşları arasında ölüme, mutsuz sona ulaşılır. [2]

52. İstanbul Müzik Festivali’nde 6 yeni eser prömiyer yapacak

İKSV tarafından Borusan Holding sponsorluğunda düzenlenen 52. İstanbul Müzik Festivali, 21 Mayıs – 12 Haziran tarihleri arasında müzikseverlerle buluşacak. 2011 yılından bu yana çağdaş müzik üretimine katkıda bulunmak amacıyla yurtiçinden ve yurtdışından bestecilere eser siparişleri veren İstanbul Müzik Festivali, bu yıl da sipariş ettiği üç yeni eserin dünya prömiyerine ev sahipliği yapacak.

Amerika’nın yaşayan en büyük bestecilerinden Steve Reich’ın, İstanbul Müzik Festivali ile Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın (BİFO) da ortak siparişçisi olduğu yeni eseri Yakup’un Merdiveni, Türkiye prömiyerini festivalde Sibil Arsenyan yönetiminde BİFO üyeleri ve Synergy Vocals ile yapacak. Bir Prömiyer Gecesi: Borusan Quartet & Synergy Vocals konseri 8 Haziran saat 20.00’de Süreyya Operası’nda müzikseverlerle buluşacak. Ayrıca gecede Reich’e 52. İstanbul Müzik Festivali Yaşam Boyu Onur Ödülü takdim edilecek.


Steve Reich

Festivalin temasına göndermede bulunan Kökler başlıklı konser ise, programıyla bu topraklarda geçmişten günümüze yaşamış farklı halkların, dillerin, dinlerin kültürel zenginliğine odaklanırken Türkiye ve Yunanistan toplumlarını derinden etkileyen mübadeleyi de 100. yılında iki özel eser siparişiyle anacak. Besteci Dimitris Skyllas’ın eserinin dünya prömiyerini şef Burak Onur Erdem’in kurduğu Rezonans Korosu ile Maria Deli, Tolga Akkaya ve Müşfik Galip Uzun gerçekleştirecek. Onur Türkmen’in son eserinin dünya prömiyeri, bestecinin de kurucuları arasında yer aldığı, Nermin Kaygusuz Ensemble tarafından gerçekleştirilecek. Konser, 11 Haziran saat 20.00’de Deniz Müzesi’nde gerçekleştirilecek.

Program kapsamında, İstanbul Müzik Festivali’nin siparişi olan üç eser de dâhil olmak üzere, toplam dört eserin dünya prömiyeri, iki eserin de Türkiye prömiyeri gerçekleştirilecek. 24 Mayıs’ta Disko Klasik; 12 Haziran’da ise Lautten Compagney Berlin & Asya Fateyeva “ABBA Dancing Queen” konserleri dinleyicilere prömiyer heyecanı yaşatacak.


TIKLAYIN | Beceriksiz kart zamparanın tövbesi: Falstaff

TIKLAYIN | 2065 kadınla beraber olan zamparanın ölümü: Don Giovanni

TIKLAYIN | Kader Tanrıçası Fortuna’ya: “Meyhanede olduk mu, aldırmayız altımızdaki toprağa!”

TIKLAYIN | Delirmeyi ve ölümü zarif bir biçimde anlatabilir misin ‘Giselle’?

TIKLAYIN | Bestecisini önce öldüren sonra yücelten bir opera: Carmen


12 Haziran’a kadar 17 farklı mekânda, 25 konserde, 60’ın üzerinde ismi ağırlayacak festivalin biletleri, passo.com.tr, Passo mobil uygulaması, Passo perakende noktaları ve İKSV ana gişeden (Pazar hariç her gün 10.00-13.00 ve 14.00-18.00 arası) alınabiliyor.

Öğrenciler bu yıl yine tüm İKSV etkinliklerinde 20 TL’lik Eczacıbaşı Genç Bilet uygulamasından faydalanabiliyor. Konservatuvarların müzik bölümünde eğitim gören öğrenciler ise festival konserlerini her sene olduğu gibi ücretsiz takip edebilecek.


Cem Mansur kimdir?

İstanbul’da doğan Cem Mansur, müzik eğitimini City Londra Üniversitesi (CUL), Ricordi Şeflik Ödülü’nü kazandığı Guildhall Müzik ve Tiyatro Okulu ve Leonard Bernstein’ın öğrencisi olduğu Los Angeles Filarmoni Enstitüsü’nde aldı. 1981-89 arasında İstanbul Devlet Operası’nın şefliğini yapan Mansur, Londra’da İngiliz Oda Orkestrası ile başarılı bir çıkış yaptığı 1985 yılından sonra çalışmalarını yurtdışında yoğunlaştırdı. Hollanda, Fransa, İtalya, Çek Cumhuriyeti, Romanya, Macaristan, Arnavutluk, Almanya, İsveç, İspanya, Meksika, İsrail, Finlandiya, Hırvatistan, Güney Afrika ve Rusya’da orkestra ve opera kuruluşlarıyla konuk şef olarak çalışmalarını sürdürdü ve 1989-97 arasında Oxford Şehri Orkestrası’nın birinci şefliğini yaptı. 1998’den 2011’deki kapanışına kadar Akbank Oda Orkestrası’nın şefiydi. Burada tasarladığı ilginç programların yanı sıra “Bach, Caz ve Lale Devri”, “Alla Turca”, “1789/Akl-ı Selim’in Müziği”, “At-Nağmeler” ve “İstanbul’da Erguvan Zamanı” gibi etkinliklerle dikkat çekti.

Cem Mansur son yıllarda Helsinki Filarmoni Orkestrası, Torre del lago Puccini Festivali, Mariinsky Operası, İngiliz Kraliyet Filarmoni Orkestrası, London Mozart Players, City of London Sinfonia, BBC Konser Orkestrası, George Enescu Filarmoni Orkestrası, Prag Ulusal Tiyatrosu, Mexico City Filarmoni Orkestrası ve Londra Holland Parkı Opera Festivali gibi pek çok kuruluşla sık sık birlikte çalıştı. Barok çağdan günümüze kadar geniş bir yelpazeyi kapsayan repertuvarında alışılmamış ve unutulmuş eserlere de yer veren Mansur, 1986 yılında Londra’da, Elgar’ın bitmemiş operası The Spanish Lady’nin ilk seslendirilişini ve 2000 yılında City of London Festivali’nde Offenbach’ın 126 yıldır duyulmayan operası Whittington’ı yönetti. Arvo Pärt’ın 4. Senfoni’sinin Avrupa prömiyeri, 2009 yılında Cem Mansur yönetiminde Helsinki Filarmoni Orkestrası tarafından seslendirildi. Mansur, Mayıs 2010’da aynı bestecinin Veni Creator’ının dünya prömiyerini yönetti. Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası kurucu şefliğini üstlendi, Türkiye-Ermenistan ve Türk-Yunan Gençlik Orkestralarının şefliğini de yaptı.

Mansur, İngiltere’nin alanındaki en eski ikinci kurumu olan Ipswich Koro Cemiyeti’nin fahri başkanıdır.